Dövmesine kurban olunacak adam: İlhan Mansız

“Kartal” dövmeli futbolcu… Hastanelerin ortopedi servisine kadrolu, sahada saldırgan, röportajlarda çekingen, 8 sütuna manşet adam. Nina’yla havaalanı gibi temel magazin sahalarında yaşadığı uzun ilişki sayesinde çiçeği burnunda bir kız babası. Tatar çizgileriyle Japon kadınların aklını başından alan yakışıklı… Yani bu mudur İlhan Mansız? Bu kadar mıdır?

Değildir elbette. Üç beş soru daha sorsak, bir iki bakışını, duruşunu fotoğraflasak belki dahasını da öğrenebiliriz. Yine de hep bir şeyler eksik kalmaz mı ki? Kalsa ne olur ki?.. Şöyle bir şey olur ancak: Onun hakkında eğrisiyle doğrusuyla okuduğunuz haberlere bu yazıyı eklersiniz, Yağmur’un çektiği fotoğraflardaki duyguyu da harmanlayıp kendi İlhan Mansız’ınızı kendiniz yaratırsınız. Sonra onu seversiniz ya da sevmezsiniz…

Bize sorarsanız seversiniz ve o sadece sizin sevdiğiniz biri olarak sizde kalır. Örneğin bizim tanıdığımız İlhan Mansız başka biri, sizinkiyle bir ilgisi yok. Bu nedenle size pek yardımcı olamayacağız. Sadece sabahları uyandığında suratsız olduğunu söyleyebiliriz. Bir de o haliyle poğaça yerine geleneksel ballı, peynirli ve çaylı kahvaltı tercih ettiğini… Bunu da onu erkenden uyandırıp otelinden çekim mekanına sürüklerken öğrendik. Ha bir de tabii şu röportaj var…

Şeytan vs İlhan

Nerelerdeydiniz?

Yaklaşık bir senedir Almanya’daydım, tedavim devam ediyordu. Bir ay önce tamamlandı. Takımla antrenmanlara çıkabilecek seviyeye geldim. Son haftada dört hazırlık maçına çıktım. Artık yeni sezona dinç ve sağlıklı bir şekilde başlayacağım.

Şeytanın bacağını kırdınız mı?

Şeytan benim bacağımı kırmaya çalıştı birkaç kez. Şimdi ben onun bacağını kırdım, umarım. İnşallah bu son. Hep öyle diyorum ama… Büyük bir sakatlık geçirmeyeyim diye dua ediyorum.

Bunun için ne tip önlemler alıyorsunuz? Batıl inancınız var mı?

Batıl inançlarım yok. Fakat bir ara dizkapağıma nazar boncuğu dövmesi yaptırmayı düşünüyordum ama artık çok geç. Gerçi sakatlık sorunları birçok futbolcuda olan problemlerdir. Yani aşırı yüklenmeden oluşan problemlerdir. Benim ameliyatım da iyi gerçekleşmediği için bu tür sorunlar yaşadım.

“Sıradışı” kokuyor

Sadece bir aydır sahaya çıkıyorsunuz ve Türkiye’de futbolla değil, parfümle gündeme geliyorsunuz.

Evet, farklı bir çekim için buraya geldim. Bundan da çok mutluyum. Kaliteli bir parfüm. Benim adım da kaliteyle anılmalı. XO Extraordinary… Sıradışı…

Nasıl kokuyor? Sizin gibi mi?

Üç çeşit var: Romantik, Dynamic ve Charismatic.

Hangisi sizsiniz?

Üçü bir arada. Daha çok hoşuma Dynamic ve Romantic gitti.

Karizmatik? Kokusu mu fikri mi?

Kokusu. Aslında kendimi karizmatikten çok sahada dinamik, dışında romantik görüyorum.

Farklı iki İlhan Mansız yok ama değil mi?

Yok, ama saha dışında daha sakin daha geri planda kalan, kendi kabuğuna çekilen bir insanım. Herhalde bütün enerjimi sahada bitirdiğim için kendimi saha dışında sakin hissediyorum.

Sahaya çıkmadığınız dönemde enerjinizi ne yaptınız?

Tedaviye harcadım.

Yatarak harcanıyor mu?

Sakatlandığınızda insanlar yattığınızı düşünüyor. Ama günde 5-6 saat antrenman yapıyorsunuz. Bu kadar antrenmanı en iyi zamanınızda bile yapmıyorsunuz.

O zaman normalden daha çok mu hazırsınız?

O da bir yanlış. Günde 5-6 saat çalışınca öyle hissedebilirsiniz, ama kasları kıvamına getirebilmek için bu 5-6 saate ihtiyacınız var. Yani enerjimi yine kullandım.

Futboldan önce o enerjiyi ne yapıyordunuz?

Futbola konsantre olmaya başladığımdan beri her zaman enerjimi sadece futbola verdim. Futbol benim için bir yaşam biçimi. 15-16 yaşlarımda arkadaşlarım gece dışarı çıkardı, ben çıkmazdım.

O yaşlarda yine de çıkmaz mıydınız?

Aileden gelme bir yönlendirme de vardı. Babam idman olmadığı günlerde de beni idman yapmaya teşvik ederdi. Hangi alanda eksiğim varsa onu gidermem için çeşitli çalışmalar yaptırırdı.

Nasıl bir çocukluk, nasıl bir gençlik bu?

Futbol oynamaktan o kadar zevk alıyordum ki yetiyordu. Her şeyden kopuyordum. Bazen atari, bilgisayar oynuyordum. Ama zamanımın çoğunu futbola veriyordum.

Üçüncülük kadınların

Peki kızlar? Onlar da mesai ister…

Onlara ayıracak pek vakit yoktu. Özellikle o zamanlar…

Ne zaman kızlara zaman ayırdınız?

17-18 yaşlarında, ama yine de futbol öncelikliydi. Önce futbol, daha sonra ben, sonra kızlar…

Uzun süreli bir ilişkiniz?

Son ilişkim en uzunuydu.

Kızlar kıskanç olur. Muhtemelen üçüncü sırada yer almak hoşlarına gitmiyordur.

Zannedersem evet.

Siz de ikinci sıradasınız…

Ben de kendi hayatımdan çok taviz verdim. O yüzden benimle beraber olacak kızın da taviz vermesi gerekiyor.

Uzun süreli ilişkinizin sırrı neydi peki?

Herhalde ortak bir çocuğumuzun olması.

Sevgiliniz üçüncü olmayı nasıl kabul etti?

Belki etmiyordu veya ilk başlarda etmişti ama sonra etmemişti. Bilemiyorum.

Tersi olsaydı. Yani sizi üçüncü sıraya koyan bir kadın…

Tabii ki işine saygı göstermek gerekiyor ama üçüncü sırada olmak istemem.

Haince değil mi bu?

Evet egoistim.

Babaya bir puan daha ama…

Çocuğunuzun adı ne? Kaç yaşında?

Ağustos’ta iki yaşına girecek. Adı Aimee.

Çok romantik bir isim… Kim karar verdi?

Evet, sevmek demek. İkimiz birlikte.

Kızınız kaçıncı sırada?

O şu anda birinci sırada.

Futbol kızınızı kıskanmıyor mu?

Bu saatten sonra ne yapıyorsam kızım için yapıyorum. O yüzden futboldan sonra bir iş hayatına atılmak artık benim için çok önemli hale geldi.

Kızınızı birinci sıraya koymanız artı puan tabii ama… Kızınız sizin hakkınızda ne düşünüyor?

İnşallah iyi düşünüyordur. İyi olmaya çalışıyorum ama tabii ki son bir iki senedir sakatlığım nedeniyle ayrı şehirlerde yaşadığımız için sık sık göremiyorum onu. Ama her gün telefonla görüşüyoruz. Onunla bebek dilinde konuşuyoruz telefonda. Önümüzdeki hafta da beraber tatile çıkacağız. Şimdi iki sene sonra ilk kez büyük bir fırsat bu. Onunla ilk büyük tatilim.

Almanca konuşuyor değil mi?

Evet ama benimle de Türkçe öğrenecek. Daha çok annesiyle kaldığı için Almanca biliyor.

Kadınlar bu durumda dördüncü sıraya mı düştü?

Evet ben yaşlandıkça onların işi zorlaşıyor.

Nerede yaşıyorsunuz?

İşte bu soruya cevap bulamıyorum. Bir bölümüm Berlin’de, Eskişehir’de, İstanbul’da…

Japonya’yla bir bağlantınız kaldı mı?

Hayır. Zaten oraya iki bavuldan fazlasını götürmedim. Sonra yerleşecektim, sakatlık çıktı. İtalya’da kaldım, tekrar Japonya’ya gittim, 5 hafta kaldım. Zaten Japonya macerası o arada bitti.

Diş fırçanızı yanınızda mı taşırsınız?

Yok, her seferinde otellerde, havaalanlarında yenilerini istiyorum.

Sağlık için altı ayda bir değiştirmek gerekir ama…

Ben daha sık değiştiririm.

Zor değil mi otel otel yaşamak?

Başta biraz çekici geliyor. Otel odasında her şey var; oda servisi, her gün temizliğiniz yapılıyor, giysilerinizi çamaşırhaneye veriyorsunuz, 24 saat yemek var. Ama belli bir zaman sonra sıkıcı oluyor. Ben 15 ay otelde kaldım. Şimdi otel odalarına girmek istemiyorum.

Şimdi eve mi dönüyorsunuz?

Şimdi otele dönüyorum yine…

Evcimen faaliyetler, aşçılık, televizyon karşısında uyumak…

Düşünmüşümdür. Daha önce zamanımı evde geçirirdim fakat son dönemlerde, zamanımın çoğunu dışarıda geçirdiğim için eve sadece yatmaya gidiyorum.

İşin gereği çağdaş göçebeliğe alışmak zor değil mi?

Çok zor tabii ve aslında alışmak istemiyor ki insan.

Baba evinden çıktınız ve…

İlk evden ayrılmam Almanya içinde olmuştu. Bir sene Köln’de kaldım, oradan Gençlerbirliği, oradan yine Almanya, sonra Kuşadası, Samsun, İstanbul, Japonya… Sağlık nedenleriyle İtalya, şimdi yeniden Almanya… Evden ayrılırken çok heyecanlıydım. Büyük sorumluluk alıyordum, kendi sorumluluğumu. Yaş 18. Bazen bu özgürlüğü suiistimal ettim.

Ne gibi?

Mesela maçtan bir gün önce dışarı çıktım ve sabaha karşı eve döndüm. O halimle maça çıktım. Maçta bir problem olmadı. Çünkü o zamanlar vücut kaldırıyordu. Ama ceza aldım. İki hafta kadro dışı kaldım.

Ağır ceza…

Okuldan uzaklaştırılmak mesela öyle değil. Ama böyle zamanlarda ikinci takımla ve toprak sahada çalışman gerekiyor. Bundan ağır ceza olamaz yani.

Sahada agresifsiniz. Bunu bir yanlış olarak görüyor musunuz?

Hayır. Ben bugüne kadar böyle oynadım. Agresif ve hırslı olmamdan dolayı buralara geldim. Bunu da devam ettirmeyi düşünüyorum. Ama gece çıkmamız mesela tabii ki hata. Bunlardan da ders çıkarıyorum. Daha sonra genç oyunculara baktığımda onlar da bizim yaptığımız hataları yapıyor. Biz de onarla akşamları çıkma veya biraz kendine dikkat et gibi nasihat vermeye çalışıyoruz. Onlardan da bizim o yaşlardaki aynı reaksiyonu alıyoruz. Herkes kendi dersini kendi çıkartmalı.

Duygusal ilişkilerinizde yaptığınız hatalarla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Tabii ki her ilişkiden bir ders çıkarıyorsunuz. Ya da bir sonraki ilişkinizde aynı hataları yapmamaya gayret ediyorsunuz. Ben insanların değişebileceklerine inanmıyorum, onları olduğu gibi kabul etmek gerekiyor. İlişkiler insanı etkileyebilir ama üstünden geçince etkisi biter. Belki bir yol gösterir o kadar.

En uzun ilişkiniz sizde nasıl bir değişiklik yaptı?

Onun anne, benim de baba olmam dışında mı? Bundan daha büyük bir değişiklik olmaz zaten. Aslında sadece ilişki değil ama aynı zamana denk gelen sakatlık dönemimden sonra olgunlaştığımı düşünüyorum. Sakinim. Kendimi değil de diğer insanları da düşünmeye başladım. Daha az egoist oldum.

Turkish patient

Bana İlhan Mansız deseler, futbolcu derim. Peki size sorsalar?

Bir film vardı, English Patient (İngiliz Hasta) diye. Ben de Turkish Patient’ım.

Hemşire kim?

Hemşireyi daha bulamadık.

İnsan ilişkilerinde öne çıkan rolünüz hangisi?

Son senelerde vaktimi sadece tedavi görerek geçirdiğim için başka tarifim yok.

Psikiyatrik tedavi gördünüz mü?

Yok hayır.

Gerektiğini düşünseniz…

İhtiyaç duyduğumu hissetsem giderdim.

Saplantınız var mı?

Yok.

Korkunuz?

Var. Sakatlık korkusu, doktor fobisi… Yok. Dar alanlardan korkuyorum. Belimden MR çektirmeye gittiğimde çıktı ortaya. Çok dar bir alandı. Duramadım hemen butona bastı, çıktım. Kendimi tabutun içinde hissettim. Ama vampir filminde tabuttan çıkamaz, tünel kazıp hapishaneden kaçış filminde kesinlikle oynayamazdım.

“Futbolu Türkiye’de bırakacağım”

Önünüzde kalan futbol hayatınız?..

Tabii yaş artık 30. Daha 4-5 sene en fazla futbol yapabilirim.

Bu dört beş senenin hedefi ne?

Olursa İstanbul.

Beşiktaş?

Evet. Ve futbolu Türkiye’de bırakacağım.

Milli Takım?

Önemli bir hedef fakat önce takım içinde, takım seviyesinde bir performans göstermeliyim, daha sonra…

Sizin hırsınızda bir adam “iki yıl sonra milli takımdayım” demez mi?

Hırsımdan bir şey kaybetmedim sadece gerçekçiyim. Hazırım ama tekrar en üst seviyeye çıkmam biraz zaman alacak.

Projeleriniz neler? Futboldan sonra…

Bir iki projem vardı. Fakat sakatlıklar yakamı bırakmadığı için bunların hepsini askıya almak zorunda kaldım. Kendi adımı taşıyan bir marka çıkarmak istiyorum, giyim sektöründe. Ya da hem Almanya’da hem de Türkiye’de bir futbol okulu. Bunların hepsi askıda. Futboldan uzak kaldığım için de aslında futbolculuk zamanımda söylediğim “hayır”lara şimdi “evet” diyorum.

Dishy, Temmuz 2005

Yorum bırakın